Türkiye’nin en başarılı mimarlarından biri olan Gökhan Avcıoğlu’yla, Rahmi Koç’un eski gözbebeği Nazenin’de buluştuk. Uzak denizleri keşfetmiş deneyimli bir centilmen gibi suda süzülen, klasik karakteri ve detaylarıyla hayranlığımızı kazanan tekneyle Bodrum’da Cennet Koyu’ndan denize acildik ve yeni sahibinden hikayesini dinledik.
Ülkemize birçok başarılı proje kazandırmış çok önemli bir mimar Gökhan Avcıoğlu... Esma Sultan Yalısı, Borusan Müzik ve Sanat Merkezi, Bodrum’da Mandarin Oriental Hotel ve Residences, Kuum Hotel ve Residences, Svvissötel Beach Resort Turgutreis, Nikki Beach gibi projelere imza atan Avcıoğlu tam bir deniz tutkunu. Projelerini hayata geçirmeden araziyi mutlaka denizden incelediğini söyleyen mimarın su üzerindeki projelerini de önümüzdeki yıllarda görmeyi heyecanla bekliyoruz.
Denizle nasıl bir ilişkiniz var?
Çocukluktan bu yana denize âşığım. Denizde olmak benim için vazgeçilmez bir tutku. Öğrencilik yıllarımda da arkadaşlarımla mutlaka her yıl bir mavi yolculuk yapardım. Uyku tulumlarımızı giyinip güvertede sabahlamak en büyük keyfimizdi.
Yoğun çalışma programınızda denizde olmaya zaman ayırabiliyor musunuz?
Ben tatil yapamayan bir insanım. İki-üç günü boş geçirdiğimde kendimi kötü hissetmeye başlıyorum. O yüzden hem denizde olmak, hem de istediğim zaman karaya çıkıp proje takip etmek benim için daha iyi oluyor. Teknede en fazla geçirdiğim süre 10 gün.
O zaman tekneyi aynı zamanda ofis olarak da kullandığınızı söyleyebilir miyiz?
Elbette. Zaten günümüzün dinamik çalışma şekli içerisinde tekneyi ofis olarak kullanmak oldukça mümkün. Toplantı yapmak üzere bir masa etrafında buluşuyoruz fakat onun dışında hareketli olmak işimize çoğu zaman olumlu yansıyor. Bodrum'da eviniz var mı?
Bodrum’da evim var. Fakat denizde olmayı tercih ediyorum. Teknede kendimi daha özgür hissediyorum.
Tekneyi ne zaman satın aldınız?
Rahmi Bey uzun süre bu tekneyi kullandıktan sonra, başka teknelere gönül vermeye başlayınca Nazenin, Serdar Cümbüş'e geçiyor. Yaklaşık üç yıl sonra da Nazenin tutkusunu ben devraldım.
Bu sizin ilk tekneniz mi?
Evet, sahip olduğum ilk tekne. Daha önce belli dönemlerde kiralama yapardım ya da arkadaşlarımın teknesiyle denize açılırdım. Ama deniz benim için bir tutku olduğu için kendi tekneme sahip olmaya karar verdim.
TAM BİR EHLİ KEYİF TEKNESİ
Nazenin’in hikâyesi nedir?
Tekne 1970’lerde İstanbul’da yapılmış. Tamamen tik ve ahşap malzemeyle inşa edilmiş bir yelkenli. Rahmi Koç’un da ilk deniz seyahatlerini yapmaya başladığı tekne. İnşa sürecinin denizcilik dünyasının önemli isimlerinden Tezcan Yaramancı yürütmüş. Bugün tekneyi suya indirme aşamasında emeği geçmiş birçok insan maalesef hayatta değil ama eserleri hâlâ denize yelken açıyor.
Nazenin’in ııasıl bir karakteri var?
Rahmi Koç bu tekne inşa edilirken birçok parçasını yurtdışından getirmiş. Çok karakteristik parçalarla tasarlanmış klasik bir yelkenli gezi teknesi. Ama aynı zamanda 370 beygirlik bir motor gücü var. Takviyelerle 500 beygire kadar çıkabiliyor. Ahşap konstrüksiyonun neden olduğu ağırlık, güçlü motorlar sayesinde bir dezavantaj olmaktan çıkıyor. Klasik guletlerden stil olarak ayrılıyor. Güverte ve özellikle kıç tasarımıyla ketch stili teknelere yaklaşıyor. 20 metre boyumda,
6 metre genişliğinde olan teknenin kıç ve havuzluk alanı geniş bir yaşam alanı sunuyor. Master kabini ve iki misafir kamarası var. Alt güvertedeki salon ve kuzine de oldukça kullanışlı. Aslında tam bir ehli keyif teknesi.
Teknenin refit projesinde değişen detaylar olmuş mu?
Tekne 2008'de bir refit projesi geçirmiş. Klasik karakterini değiştiren bazı detaylar eklenmiş. Ben tekneyi satın aldığımda yeniden bir refitten geçirdim ve orijinal karakterini bozmayacak zamansız parçalarla yeniden suya indirdim.
Tekne nerede bağlı?
Yaz-kış Bodrum’da kalıyor. Ben de projelerim nedeniyle sık sık Bodrum'a geldiğim için sürekli kullanılıyor. Yazın ayrı, kışın ayrı keyfi var. Ayrıca İstanbul’da da kullandığım bir teknem var.
İstanbul’daki tekneniz ne?
İstanbul'daki teknem de klasik bir motoryat. Daha kalender bir boyda, tek kamaralı, ahşap bir motoryat. Şehir içi ulaşımında Denizine açılmak ve İstanbul'u denizden izlemek şahane bir keyif. dokusu insanın üzerindeki elektiriği de alıyor. Tekne marinada bağlı bile olsa, üzerinde vakit geçirmek her zaman stresten ve negatif yüklerden uzaklaştırıyor.
Peki tekne hep keyifli olmayı mı temsil ediyor sizin için? Hiç problem çıkarmıyor mu?
Teknede olmak bitmek bilmeyen bir mücadele aslında. Sürekli bir problem çıkıyor. Su pompası bozuluyor, telsiz bozuluyor, mesela şu an Yunan Adalarına gidip gelirken yırtılan yelkenimiz tamirde.
Teknede en çok nerede vakit geçiriyorsunuz?
Havuzlukta karşılıklı konumlanan oturma alanını bir evin avlusuna benzetiyorum. Gölgelik bir buluşma ve yayılma alanı gibi divanlarla tasarlanmış, ortada keyifli sofralar kurulan bir yemek masası bulunuyor. Bütün günüm burada geçiyor. Gün batımmda da kıçtaki şezlonglara uzanıp kitap okumayı seviyorum. Alt güvertede kıçta konumlanan master kabinin oturma alanı da var ama genelde kapalı yerde kalmayı tercih etmiyorum.
HAYÂLLER UZAKLAR GERÇEKLER EGE
HAYÂLLER UZAKLAR GERÇEKLER EGE
Tekneyle nerelere seyahat ettiniz?
Nazenin le hep Ege'de kaldım. Bodrum ve koyları, özellikle Cennet Koyu ve Orak Adası çevresi, Karaada etrafı, Bozburun, Selimiye ve Yunan Adalarına gidiyorum. Leros, Patmos ve bu bölgenin Portofino’su olarak tabir edebileceğim Simi en sık gittiğim adalardan. Özellikle Yunan Adalarına açılmak gerçek bir denizcilik ruhu istiyor. Spitses ve Mikonos’a tekneyle gitmek, o yolculuğa dayanabilmek herkesin yapabileceği birşey değil.
Nazenin uzak denizleri keşfe çıkmış deneyimli bir tekne. Sizin de uzaklara gitmek gibi bir hayaliniz var ıııı?
Hayalim var ama vaktim yok. Daha önce arkadaşlarımın teknesiyle Barbados, Turks and Caicos ve British Virgin Islands’ta da denize açıldık. Eşsiz bir tecrübe tabii. Ama o kadar yolu denizden gitmek çok başka bir denizcilik ruhu istiyor. Kendiniz de dümene geçiyor musunuz?
Yelkenler açıldığında dümende olmak çok keyifli. Onun dışında ara sıra kullanıyorum.
Türkiye’ye birçok önemli proje kazandırmış önemli bir mimarsınız. İleride denizde de bir projenizi görme şansımız olacak mı?
Denizle ilgili sürekli projeler tasarlıyorum. Fakat tasarladığım projeler henüz hayata geçemiyor. Önümüzdeki yıllarda umanm hayata geçme şansı bulacak. Su üzerinde sal gibi kurgulanan "Boat House”lar tasarladım. Şu an Liman İşletmeleriyle problem yaşıyoruz. Liman İşletmeleri karaya ya da denize bağlanacak sallarda mutlaka motor olmasını şart koşuyor. Karaya bağlı olursa da İskan Müdürlüğü yle ilgili kanunlarda problem çıkıyor. İki makamın kuralları arasında çelişkiler var ve bir çıkar yolu bulup çözmeye çalışıyoruz.
Peki bu "Boat House”lar hayata geçerse nasıl olacak?
Deniz üzerinde küçük bir residence yaşamı sunacak ahşap yapılar halinde olacak. Bunun örnekleri kuzey ülkelerinde de var. Bir oda, bir salon, keyifli bir cleck alanı olan hem denizin keyfini sonuna kadar yaşayacak hem de karadaki ev
"Projelerime başlamadan araziyi mutlaka denizden izlerim. Arazinin karşısında tekneyi demirleyip uzun bir süre vakit geçirir, orada nasıl bir yaşam olması gerektiğine hep denizde karar veririm."
konforunu aratmayacak organik yapılar olacak. Bazı koylar eşsiz bir doğal güzelliğe sahip. Oralarda bina yapmak yerine denizden o güzelliği izlemek, doğayı korumak adına böyle bir proje hayata geçmeli diye düşünüyorum.
Boat House dışında tekne tasarlama hayaliniz var ini? Mimarlık sadece karada olacak diye bir kural yok. Denizdeki yaşam alanlarını tasarlamak da mimarlığın bir uzantısı olarak düşünülebilir. Uzun zamandır araştırma halindeyim. Büyük teknelerden ziyade günlük, seyirlik ve keyiflik gezi teknelerine ilgi duyuyorum. Denizde birçok şeyden mahrum olduğunuz için iyi bir planlama istiyor. Yeni teknolojileri izliyorum, mühendislik bilgisi konusunda zaten karadaki projelerden dolayı da deneyimliyiz. Sadece malzemeler ve teknik farklı. 64 metrelik bir teknenin iç mekan tasarımı için bir teklif aldım. Önümüzdeki dönemde kendim için bir tekne tasarlayarak başlayabilirim.