Sana gore mimarlık nedir?
Mimarlık aslen sığınma içgüdüsüyle başlamış çok eski mesleklerden biri. Çeşitli anlamlar yüklenerek iletişim kurulan mekanlan yaratıldığı ve bu bilginin gelecek nesillere izler şeklinde bırakıldığı bir tamınlar bütünü... Her nesil birbiriyle etkileştiği için mimarlık da kendi içinde surekli değişiyor. öte yandan, kendindeki bu tür hizlı devinimleri diger meslekler gibi gösteremiyor Örneğin: moda kadar hızlı hareket etmiyor. Oysa mimarlık, modayı ve diğer birçok alanı etkileyebilecek yeniliklerin sürekli olduğu bir alan. Bugün mimarlık diyince sadece binalari dusunuyoruz ama,insnin dahil odugu hersey onun konusu. Teknolojideki değişimler buna örnek verilebilir kısaca, mimarlığı, ana malzemesi insan olan siginma içgüdüsünün ötesindeki ihtiyaçlara cevap veren yapı ve iınşa teknolojisi ile kültürünü geliştirme uğraşı olarak tarif edebilirim. Mevcut durumun içinden bir şey üretmenin disinda. inşa etmenin ötesinde görünmeyen teorik alanda yeni fikirlerin oluşması yeni yapı tekniklerinin gelişmesi için labaratuar gibi çalışan ortamlara ihtiyaç var.
Mimarlığı yalnızca dışarıdan etkilenen bir şey gibi tarif ediyoruz çoğu zaman. Oysaki ıııimarlık da başka alanları etkiliyor olsa gerek.
Mimari projeyle bir simulasyon yapılıyor esasında. Mekan ilişkilerini, binayı anlatıyoruz ve insanlar bir hikaye gibi dinliyor. Ama o mekanın içine girdiklerinde ilk izlenimlerini dogrudan dile getirerek beğenebiliyorlar, veriyle ilgili bir endişe belirtebiliyorlar. kendilerini ait hissedecekleri bir yer olup olmadigini düşünüyorlar. İnsanların yüz ifadelerinden bitmis bir yerle ilgili ne düşündüklerini hemen anlayabiliyomz. Kadınlar ve gay'ler bu ifade konuunda daha açık davraniyorlar; erkeklerse çok daha temkinli ve kurular. Özellikle otel, restoran yada muze gibi daha kamusal mekanlar ilk açildigi anda insanların onlara verdigi tepkileri izlemek çok eğlenceli oluyor.
Bu tip geri bildirimleri proje tamamlandıktan sonra da takip ediyor musun?
Türkiye'de yapılar tamamlandıktan sonra çok korumasız kaldiklari için, evet sürekli takip ediyorum. Insanlarin talepleri değişiyor, bir şeyi kaldırmak, yerine başka bir şey yapmak, kat eklemek gibi fikirleri oluyor
Resmi kurumlar da böyle davranabiliyor. Toplumsal hafızanın kısa olduğu bir zamandayiz. Cumhuriyetle beraber eskiye ait bilgi birikimi hem kitabi hemde insan tecrubesi olarak kotarildi. Zaman zaman bunlari dile getirdiğimde cumhuriyet karşıti gibi algılanıyorum ancak durum bu. Kadın haklari dahil cumhuriyetin getirdigi birçok önemli kazanım var ama bu değişim mimarlığa zarar verdi. Çünkü mimarlık nesilden nesile aktarilarak olusturulan bir tecrübe. eski yapılarin yeni sahipleri oldu. Ve yeni sahipler o yapılarin nasıl inşa edildiğini, hangi duygularla oluşturulduğunu bilmedikleri için daha iyilerini yapabileceklerini düşündüler, ama sonuç hicte iyi olmadı. Benim gibi tasarimci ve mimarlarin en azından gelecek nesillere bu işlerin ne olduğunu, nasıl yapıldığını, hangi duygularla ve niyetlerle gerçekleştirildiğini ve neyi teınsil ettiklerini aktarması lazını. Bunu gerceklestirmek için de bir vakıf kurduk
Bahsettiğin o sürekliliğin kesilmesi yapını sisteminin değişmesiyle de aynı zamana geliyor. Betonarme o dönem yayginlasmiyor olsaydı belki çok daha başka bir süreç yaşanacaktı.
Evet betonarmeyle birlikte katmerli bir durum yaşandi. Anıa Orta Çağ'da kurulmuş kentlerini koruyarak hala içinde yaşayan ve modernizm fikrini ortaya atan Avrupa kültürü, kendi geçmişine o kadar kıymadı.
Biz neden kıydık?
Çünkü modernizmi, bunun bedelini ödemeden aldık. Onu bir formül olarak biliyoruz. Egitim kurumlarimizi da sadece yeni olan ve onun etrafında geliştirilen fikirlerle bir şeyler öğrenme üzerine kurguladık.
Bu dunumda ordaki mücadeleleri okumamış oluyorsun. Örneğin Le Corbusier tek baına ordu gibi bir mimardı. Ama Paris'in yarisını yıkıp yenideen yapmak gibi ütopik projeleri vardı ve ona karşı bir tepki oldu. Mesela Rodosla Lindos diye bir yer var ve arabayla girilmez o köye halâ. Köyün emekle yapılmış yollari, kaldırimlari hala duruyor.. Otomobille elde edecekleri hizin karşılığinda bu taşlari kaybetmek istemiyorlar. Ofisimizin olduğu bu bina da Vedat Tek’in bir binası ve öyle lezzetler var ki yapının... Bu lezzetlerin yerine yeni, heyecanlı şeylerde yapılabilir tabii ki ama gereklimi? Hayır, şıı anki hali gayet güzel.
Bulunduğu bolgenin imar koşullari değiştiği zaman söz ettiğin o lezzetler hic onemsenmeksizin mevcut mevcut bina yıkılıp daha yükseği yapılabiliyor.
Yirminci yüzyılın kapitalist sisteminin degerlerine ve kağıt üstüneki hesaplara mimari karşı gelemedi, çünkü insanlarin korumasına ihtiyacı vardi. Ben aslen yeni binalar yapmakla ilgiliyim fakat zaman gectikce Istanbul gibi bir sehirde yasadigim icin ister istemez eskiylede hasir nesir oldum. Eskinin niye hala guzel oldugu, bir inceleme konusu. Pencereeri bile olmasi eski bir yapi hala cok guzel gorunebiliyor.
Hiçbir penceresi ve sığınına güdülerini yerine getirecek işlevi olmadan «Esma Sultan ilginç bir heykel. Örneğin mubadele ile terk edilmiş Kayakoyde son derece dramatik bir görüntüye sahip. Omdaki yapılar damlari olmayan ara katlari ortadan kalkmış sadece taştan büyük heykeller gibi duruyor: Orayı yeniden restore edip etmeme konusunda karar vermek ilginç. Kayaköy'de yapılavak bir projede yapıların hepsinin içini doldurmaktansa bir kısmını olduğu gibi bırakmak radikal bir fikir...
Sana göre bugun mimaride yenilik nerede?
21. yuzyilin en önemli yeniliği uc boyutlu yazıcı olabilir. Biz de üç uc boyutlu yazıcı ile denemeler yapıyoruz. Bu teknoloji geliştikçe bize yeni sayfalar açıyor.Her sene ofise dünyanın çeşitli yerlerinden 20-25 tane stajyer öğrenci geliyor. Şimdi vakıf sayesinde üç boyutlu yazıcı atölyeleri yapacağız. Ben hep maketle çalışmayı sevdim. Maket hissetmemi ve bu yolla hayal etmemi sağlıyor Üç boyutlu yazıcıysa işe zaman boyutunun da katılmasını sağlayan çok yeni bir araç. Bir simülasyon tekniği aslında. Rönesans nasil perspektifin geliştirildiği dönem olarak aniliyorsa 21. yüzyıl da üç boyutlu yazıcılarla anılacak. Nasıl ki fotoğraf makineleri herkes tarafından erişilebilir oldu, üç boyutlu yazıcılarda benzer bir süreci izleyecek. Bu da mimarlık, yerleşme ve inşa etme kültürü konularına sadece mimarların değil, herkesin daha çok katılmasını sağlayacak.
Sen o yazılımları ne kadar kullanıyorsun?
Ne kadar yazılım programı varsa bakıp inceliyorum ama onlar üzerinde çok yoğunlaşmıyorum. Çıplak ayak koşan bir atletim, yeni kuşak ise farklı araclarla koşuyor ama temelde hepimizin bir kondisyona ihtiyacı var.
Eski-yeni kavramına simdiki genel yaklaşımı, yeni olup da Osmanlı-Selçuklu gibi görünen binalari nasil değerlendiriyorsun?
O konuyaa sadece dekoratif amaçlı olarak bakarsan etkilenmemek mümkün değil. Osmanlı-Selçuklu dekoratif olarak çok etkileyici bir kültür. Ama sadece buradan bakmak sig kaliyor.Son zamanlardaki çalışmalarımın arka planında bunlar var diyebilirim.