19. yüzyılda inşa edilmiş, İstanbul’un Ortaköy semtinde, Boğaz kıyısında bulunan ESMA SULTAN PALACE, günümüzde çok amaçlı etkinlik salonu ve sergi mekânı olarak kullanılmaktadır. 1975 yılında geçirdiği yangınla ahşap kısımları yandığı için geriye yalnızca dış kabuğun oluşturduğu bir iskelet kalmıştır. 1999 yılında bu yapı kalıntısının, yeniden kullanılmasına karar verilmiş ve günümüz mimari dili, teknolojisiyle tekrar yorumlanarak kullanılır hale getirilmiştir. GAD Mimarlık, 200 yıllık tuğla kabuğu, olduğu gibi tutup içine yeni bir şeffaf yapı oturtarak yapının tarihini korumayı ve yapıyı kent yaşamına tekrar kazandırmayı hedeflemiş, İstanbul’un ihtiyaçlarına göre kullanılabilecek çağdaş bir mekân amaçlamıştır.
Bina içinde bina inşa etme’ stratejisiyle, çerçeve şeklinde kalmış tuğla duvarlar içinde hafif çelik bir strüktür ve yapıyla bir arada fakat aynı zamanda ondan bağımsız ayrı cam bir kutu tasarlanmıştır. İç mekâna eklenen şeffaf, geçirgen cam panellerden oluşan kutu, dış kabuğu oluşturan tarihi duvarların boşluklarından algılanarak, iç-dış mekân ilişkisini görünür kılmayı sağlamaktadır. Genellikle korunaksız cam binalar sıcak iklim ülkeleri için konforlu değildir. Tuğla duvarlar, cam ile kurgulanmış mekânda ikinci bir katman yaratarak güneş ışığı, rüzgâr gibi değişken çevre etkilerine daha uyumlu olmasını sağlamıştır. Bina biri bodrumda teknik alanlar olmak üzere üç katlı ve her katta tek mekân olarak kurgulanmıştır. Esma Sultan’da yapının giriş katında bar ve restoran, ahşap basamaklı, çelik korkuluk; küpeşteleri olan spiral merdiven ile girilen, ikinci katta ise konferans salonu veya etkinlik alanı olarak kullanılabilen mekânlar bulunmaktadır. Mümkün olduğunca küçük değişikliklerle gerçekleştirilen bu tasarımın temeli, teknik ve strüktürel yapı estetiğine dayanmaktadır. Dışarı açılan tuğla duvarlar bir zamanlar bu tip yalılarla kaplı bir palimpsest olan Boğaza bakmaktadır.
Tasarım İstanbul’un, özellikle de sadece 20. yüzyılın ortalarına kadar var olan binaların yeniden inşasına izin veren kısıtlayıcı bir yapı yönetmeliğine sahip Boğaz’ın, tarihi kentsel dokusundaki süreklilik sorununu ele almıştır. GAD’ın tasarım çözümü, ‘act of architectural historic restoration’ mevcut hacmin arkasına teknolojik güncelliği katmaktır. Böylece, binanın dışında bulunan duvarlara dokunulmadan, içine cam ve çelikten ikinci bir kabuk tasarlanarak kent yaşamına yeni fonksiyonlarla geri kazandırılmıştır.
Açıldığı günden beri uluslararası konferanslara, sempozyumlara ev sahipliği yapmanın yanı sıra festivaller, konserler, aile kutlamaları, özel günler için hizmet vermektedir. 17. yüzyıldan başlayarak Boğaziçi’nde, sahil şeridine birçok kıyı yapısı inşa edilmiştir. Bu aksta kalan Ortaköy ve Arnavutköy arasındaki dilim, 18. Yüzyıldan itibaren hanedan ailesinin, üst düzey ailelerin ve sultanların sahil saraylarına, sahil hanelerine (yalı) ev sahipliği yapmıştır. Bu saraylar, çoğunlukla sultanların isimleri ile anılmıştır. Özellikle 19. yüzyılın başından 20. yüzyılın başına kadar olan dönemde bu yalılar, yıkılmış, yanmış, el değiştirmiştir. Bu yalılardan biri olan üç katlı Esma Sultan Yalısı, 1873– 1877 yılları arasında, Sultan Abdülaziz’in isteğiyle Esma Sultan’a düğün hediyesi olarak verilmek üzere inşa ettirilmiştir. Öncesinde Tırnakçı Yalısı olarak bilinen yalının mimarı Sarkis Balyan’dır. Esma Sultan’dan sonra sırasıyla Cemile Sultan ve Fatma Sultan’a verilen yalı, tarih içinde el değiştirmiş ve çok çeşitli olaylara tanıklık etmiştir. Esma Sultan Yalısı; okul, Cumhuriyet döneminde tütün deposu, marangoz atölyesi, kereste-demir-çelikkömür deposu olarak kullanılmıştır. 1 Mart 1975 yılında sahipleri tarafından satılığa çıkarılırken yanmıştır. Geçirdiği yangınla, yalının bütün ahşap kısımları yanmış ve sadece yapının dış kabuğunu oluşturan kagir duvarları, fiziksel olarak yapısal aşınmalara uğrasa da bir iskelet şeklinde ayakta kalabilmiştir.
Bu haliyle Kiska, The Marmara Grup tarafından satın alınan yalı önce boş duvarlı haliyle çeşitli etkinlikler için kullanılmış, daha sonra restore edilip eski haline getirilerek otel olarak kullanılmak istenmiş, boş halinin yarattığı etki ve etkinlilk alanlarına duyulan ihtiyaçla bugünkü haline yönelik projelendirme ve uygulama yapılmıştır.